10 Mart 2014 Pazartesi

Kağıt

Bugün size insan ile özgürlüğün arasındaki en büyük 2. engelden bahsetmek istiyorum. (En büyük engel dolu bir mesanedir. Sonuçta hiçbir devrim, hiçbir buluş dolu bir mesane ile yapılmamıştır, yapılamaz da zaten. Kuşların özgürlükle bağdaştırılmasının nedeni uçabilmeleri değil işeyebilmeleridir. İstedikleri yere bırakabildikleri için özgürdür kuşlar. Neyse o konu hakkında sonra konuşalım bence.) Özgürlüğümüzle bizim aramıza giren engel çizgili defterdir. Çizgili defterlerin asıl amacı yazıların düzgün olması değildir maalesef. Şöyle düşünelim, bir insan çizgili bir deftere yazı yazarken çizgileri takip ederek düzgün bir şekilde yazar. Çizgiyle paralel yazı yazmayan insan çok azdır. (Muhtemelen yoktur ama tüm insanları kontrol etmediğim için böyle söylemek zorundayım.) Daha siz yazınızı yazmadan yazınızın biçimine karar vermiştir birileri. Nerede bir alt satıra geçeceksiniz, paragrafın başında ne kadar boşluk bırakacağınız hep belirlenmiştir önceden. "Eee olsun bir şey olmaz onlardan" demeyin. Zaten bir insana "Benim istediğim gibi düşün, benim dediklerimi yap" derseniz karşı çıkar. Bu yüzden bizi yavaş yavaş istedikleri hale getiriyorlar. Hani bi söz var ya "Naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist değildim. Sonra Yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü Yahudi değildim. Sonra gergedanlar için geldiler ve bir şey demedim çünkü gergedan değildim. Sonra gergedanlar için yine geldiler ve yine bir şey demedim çünkü yine gergedan değildim ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde gergedan kalmamıştı.''

İşte aynen böyle olacak. Önce yazımızın biçimine karıştılar, sonra yavaş yavaş içeriğine de el atacaklar. Yazdığımız yazının nerede başlayıp nerede biteceğine bile boş kağıtlar karar veriyor. Böyle insanların özgür olması mümkün müdür? Gözlerimizi açalım arkadaşlar. Lütfen artık çizgili defter kullanmayın, çizgisiz defterlere yazın yazılarınızı, kaleminizden dökülenler sizi bile şaşırtacaktır. Ya da devam edersiniz çizgili defter kullanmaya ve bir kağıt parçasının size ne yapacağınızı söylemesine izin verirsiniz, tiyatro oyuncuları gibi başkasının yazdığı bir hayatı yaşarsınız, başkası gibi ölürsünüz. Lütfen hayatlarımızı kağıt parçalarının yönetmesine izin vermeyelim.

3 Mart 2014 Pazartesi

Eğer

Birisine "3 dilek hakkın olsa ne isterdin?" diye sorarsanız büyük ihtimalle "Sonsuz dilek hakkı" cevabını alırsınız. Ben bu cevaptan sonra "Peki sonsuz dilek hakkın olunca ne isterdin?" diye soruyorum genelde ve daha 10. dileği geçen insan görmedim. Genelde 5-6'da takılıyorlar. Hadi bu yazıda en az dilek ile en çok verimi nasıl alabiliriz onu irdeleyelim. Eğer müslümansanız işiniz kolay:  1.) Ölünce cennete gitmek. 2.) Ölmek, gördüğünüz üzere 3. dilek hakkına gerek kalmadı. İsterseniz 1. dilekten sonra yaşamaya devam edebilirsiniz ama niye cennete kavuşmayı erteleyelim ki? Muhtemelen başka bir dine mensupsanız da işe yarar yukarıdaki şey. Öbür tarafı hesaba katmadan düşünürsek; zamanda yolculuk dileyebilirsiniz. Ondan sonra sırayla denersiniz öbür dileklerinizi. Önce bi uçmayı istersiniz, biraz uçup hevesinizi alınca zamanda geriye gidip uçmayı değil de görünmez olmayı dilersiniz, ondan sıkılınca havadan bezelye yağdırmayı falan seçersiniz. Gene 2 dilekle işi halledebiliyoruz ama tek sorun bunlara aynı anda sahip olamamamız. Bunları mutlu olmak için yaptığımıza göre direk aşırı mutluluk hali isteyebiliriz. Bunları yapmaya gerek kalmadan yattığımız yerden mutlu oluruz. Bir de bedensel ihtiyaçlardan kurtulmayı dileriz. Sonra gidin yatın evde. Başka bir yöntem; bu dileğin gerçekleşmesinden 0.1 saniye öncesine dönmeyi dileyebiliriz. Sonsuza kadar sıkışıp kalırız. Bu pek güzel olmadı evet. Gördüğümüz üzere 2 dilek fazlasıyla yetiyor. Düşünürseniz eminim buradakilerden daha iyilerini bulabilirsiniz. Lütfen bundan sonra açgözlülük yapıp daha fazla dilek hakkı istemeyin ya da isteyin yav bana ne.

1 Mart 2014 Cumartesi

Başlık

      Neden yazılara başlık koyulur biliyor musunuz? Önce yazılar hakkında birkaç bir şey diyeyim sonra başlıklara geçeriz. Yazı yazmak bir ticarettir. Yazan ve okuyan yazı aracılığıyla pazarlık yapar. Bir yazıyı okurken o yazıdan bilgi edinebiliriz, gülüp mutluluk elde edebiliriz bi sürü şey kazanabiliriz. Peki yazan ne kazanır bunun karşılığında? Yazdıklarına göre itibar, saygı, sempati kazanabilir. Fark edilir bazen, ki bu da oldukça iyi bir kazanç sayılabilir. Bu kazanmak üzerine kurulmuş yazılar içindir. Okuyan bilgi edinir karşılığında yazan da ilgi kazanır. Amaç karşıdakinden daha fazla kazanıp öne geçmektir.(İnsan sosyal bir varlıktır ama çevresiyle her şey için rekabet halindedir. Yemek, eş, falan filan bence bu örnekleri siz çoğaltabilirsiniz. Bir yandan beraber yaşamak zorunda öbür yandan beraber yaşadıklarını geçmek zorunda ama fazla geçerse yalnız kalır ve istediklerini elde edemez. Dengeyi iyi kurmak lazım. "Ben yalnızım demek ki toplumun önündeyim." diye düşünmeyin çünkü bazen arkadakiler de yalnız kalır.) Bazı yazıların da amacı karşılıklı zaman kaybetmek üzerine kurulu ama onu sonra açıklarım.

      Neyse konumuza dönelim. Başlıkların amacı yazının ilgi çekmesini sağlamaktır. Yazıyı olmadığı kadar iyi gösterip insanları kandırmaktır başlık yazmak. Gerçekten iyi yazıların başlığa ihtiyacı yoktur çünkü iyi yazılar birkaç kelime ile özetlenemezler. Savaşlar başlıklar için yapılır zaten. Şehrin girişindeki tabelada İngiltere yazmasın da Fransa yazsın diye yapılır savaşlar. Şehir aynı şehir sadece başlığı değişir. Haritada rengi değişir. İnsanlar başlıklar için ölür. Başlıklar kötüdür. Başlıklar savaş çıkartır. Eğer ortada bir başlık varsa orada önünde sonunda bir savaş çıkacaktır. Bunu engellemek için başlıkları ortadan kaldırmalıyız. Dolayısıyla tüm başlıklar yok edilmelidir. Tüm yazılar birleşmelidir. Böylece uğruna savaşılacak bir neden kalmayacaktır. Yalnız şöyle bir sorun çıkabilir; başlıklar yazıları ayırır, "burada yazan öncekinden farklı, bu yazılar ayrı yazılar" der başlıklar. Eğer başlıklar yok olursa yazılar olmaz. YAZI olur. Tüm yazıların karıştığı tek bir yazı olur. Seçme özgürlüğü olmaz zira seçim için en az iki şey gerekir. "Olsun, başlıklar savaş çıkartır. Böler ayırır her şeyi. Birleşmemizin önündeki engelleri kaldıralım ve savaşsız bir dünya yaratalım."  Demeyin bence. Sınırları kaldırırsak bizi bekleyen gelecek güzel mi olacak sizce? Aslında bunu deneyebiliriz. Gidip marketten sulu boya alın. Sonra kağıdın üzerinde karıştırın hepsini, elde edeceğiniz sonuç bu değil:
renkler ile ilgili görsel sonucu



Bu olacaktır:






Başlıkları kaldırırsak bizi bekleyenin gökkuşağı olacağını mı sanıyorsunuz? 

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...