3 Ekim 2019 Perşembe

Beyaz Eşyaları Tanıyalım: Fırın

Fırınlar hakkında söylenecek çok fazla söz yok. Beyaz bile değiller çoğu zaman, aslında elektrikli süpürgeler de değiller ama o konuyu geçtik. Hem başkalarının hataları ile yükselmeye çalışmak çoğu zaman geri teper. Özellikle de fark edilirseniz. Diğerlerinin hataları iyi bir ara öğün ama çok kötü bir ana öğündür. Başkalarının hataları sizin başarınızı cilalar ama çok dikkatli olmalısınız. Eğer bu durumdan çıkar sağladığınız anlaşılırsa durum tam tersine döner. İnsan ilişkilerinde manipülasyon yöntemlerinden daha sonra ayrıntılı bir şekilde bahsederim şimdi fırınlara geri dönelim. Bu arada fırınlardan bahsederken ocaktan da bahsetmem gerekir mi? Yoksa onu ayrı bir yazıda mı ele alayım? Ayrı yazı daha iyi bence çünkü buraya yazmaya üşendim. Fırınlar üzgün yaratıklardır, içlerindeki yangını dışarıya yansıtamazlar çünkü o zaman "Bozuk lan bu. Ev yanıyodu az kalsın" veya muadili sözcükler ile iade edileceklerini bilirler ama dış dünyaya karşı komple kapanamazlar da çünkü o zaman da "Camı yok lan fırının. Kek yanıyodu az kalsın" veya muadili sözcükler ile iade edileceklerini bilirler. Fırınların ısıyı yansıtmadan sadece göstermeleri gerekir ki toplumca kabul edilsinler. Bazen toplumun sizi kabul etmesi için fırın olmanız gerekir. İçinizden geçenleri paylaşmaya çalışırsanız insanları yakarsınız, tamamen kendinize saklarsanız bu sefer de sizi işlevsiz bir metal yığını zannederler. Her iki durumda da dışlanırsınız. İnsanların içinizdekileri görmeleri ama hissetmemeleri gerekir. Bazen izlerler içinizi yakan yangını aynı bir film izler gibi, yakınlaşma çabanızı bir saldırı olarak görürler , onları yakmaya çalıştığınızı zannederler siz aslında sönmek isterken. Yapabileceğiniz çok fazla şey de yoktur zaten. Belki umut etmeye devam edebilirsiniz, bir el uzanacak ve bu ızdırabım bitecek diye. Bazı eller uzanır ama yemek yanmasın diye, size değil yemeğe uzanmıştır o eller, kimse elini uzatmaz size ne söndürmek için ne de sizinle beraber yanmak için.


10 adımda felsefe

16.) Boşluklar
İyi bir felsefeci olmanın en önemli olmasa da oldukça önemli şartlarından birisi de boşluklar ve onların taktiksel kullanımı hakkında bir iki cümle söyleyebilmesidir. Tabii burada bu konuda konuşacak birini bulma gerekliliği de ortaya çıkıyor zira kendi kendine konuşmak birçok kültürde garip karşılanıyor. Bu arada yazıya uzun ve sıkıcı cümlelerle başlamak aslında iyi değil. Yazının okunma oranını ciddi anlamda düşürüyor. Peki o zaman neden böyle yaptım? Neden kendi yazımı sabote ettim? Edebi bir intihara mı tanıklık ediyorsunuz? Bence öyle değil. Ben buna edebiyatta acı biber akımı diyorum. Meyvelerin esas amacı içlerindeki tohumu hayvanların yemesini sağlayarak uzaklara taşımaktır. O yüzden genelinin tadı güzeldir ama acı biberler böyle yapmamış. Meyve olmanın temel şartına karşı adeta isyan etmiş. Ben de, madem acı biberler böyle yaparak hayatta kalmayı başarmışlar ben neden başaramayayım, diye düşündüm. Sonuçlarını zaman gösterecek. Sanıyorum ki bağlamı anladınız o zaman konumuza geçebiliriz. Boşluklar doğru kullanıldığında oldukça etkili olabilirler. Doğru yerde susmanız (işitsel boşluk), olması gereken yerde gözlerinizi kapamanız (görsel boşluk) veya tam vaktinde söyleyeceğiniz birkaç saçma söz (anlamsal boşluk) hayatınızı şu anki bulunduğu yerden alıp başka, hatta bambaşka, yerlere fırlatabilir. (ya da duruma bağlı olarak nazikçe bırakabilir. Muhtemelen fırlatır ama.) Hepsini inceleyelim ve bunları günlük yaşantımızda üstünlük iddiamızı güçlendirmek için nasıl kullanacağımızı öğrenelim. 

Yazı yazma rehberi: bölüm 5

Öncelikle iyi günler, nasılsınız iyi misiniz? Umuyorum ki her şey yolundadır. Aslında her şeyin yolunda olması bazı durumlarda iyi olmuyor. ...