8 Ağustos 2017 Salı

Halı

Halı ve battaniyenin ne farkı var? Sonuçta ikisi de dokunmuş kumaş parçaları. Birinin üstüne basıyoruz öbürünü ise üstümüze örtüyoruz. Hayatta böyledir bazen, esas mesele battaniye mi yoksa halı mı olduğumuzu fark edip buna göre yaşamaktır. Yaşam hakkında nasihat verir gibi dururken anlamsız şeyler yazmayı hep çok sevmişimdir ama ne yazık ki sık sık yapamıyorum. Belki de o yüzden zevkli geliyordur. Sürekli yapsaydım o kadar zevkli olmazdı sanırım. Sevdiğimiz işleri ne kadar çok yaparsak o kadar az sever hale geliyoruz. Siz hiç bir sakızı sonuna kadar çiğnediniz mi? Tadının tükenmesinden bahsetmiyorum. Hiç bir sakızı uzun süre çiğnediniz mi? Neler olacağı hakkında kısa bir özet geçeyim. Önce tadı kaybolur, sakızın tatsız gövdesini çiğnemeye devam edersiniz. Sonra sakızın bütünlüğünün bozulmaya başladığını fark edersiniz. Dişleriniz sakızı daha kolay kesmeye başlar. İşte bu noktada durmanız lazım zira bundan sonraki olaylar bir anda olur. Birden sakızın tadı değişir ve ağzınızın her tarafına yapışır. Nereden biliyorum? Çünkü denedim. (Kaliteli sakızlarda bu süreç 5-10 kat daha uzun oluyor bu arada.) Maalesef ki sakızların ömrü hakkında bu kadar bilgi sahibi olmak övünülecek bir şey değil. Neyse demeye çalıştığım şey hobiler de sakıza benziyor. Sevdiğiniz bir işi yeterince uzun süre yaparsanız önce zevksiz hale geliyor daha sonra da acı vermeye başlıyor. İnsanların en büyük sorunlarından birisi de bu bence. Alışıyoruz, duyarsızlaşıyoruz. Mutlu olmak için sürekli yeni şeyler bulmamız gerekiyor. Yok yav bu kötü bir şey değil aslında, sıkıldığımız için gelişiyoruz. Sıkıldığımız için sürekli yeni şeyler üretiyoruz. Mesela ben sıkıldığım için yazı yazıyorum. (Amacım okuyanların da sıkılması, ama sıkılınca erkenden okumayı bırakıyorlar. Ona ne yapacağımı henüz bulamadım. Fikri olan bana iletirse sevinirim.) Sonuç olarak yaratıcılığın benzini can sıkıntısıdır. Bununla yolculuk da yapabilirsiniz, ev de kundaklayabilirsiniz. 

4 Haziran 2017 Pazar

10 adımda felsefe

14b.) Mesaj 

Mesaj ya da ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir.(Yine Vikipedi'den kopyaladım. Bu sefer birazcık daha fazla pişmanım.) Mesajı sansürlemek için yapılabilecekler mesajın iletim yolu ile yani kanal ile doğrudan alakalıdır. O yüzden ikisini beraber inceleyelim. Eğer mesaj yazı şeklinde gönderiliyorsa bir kalem yardımı ile karalamak gayet basit ve etkili bir çözüm olur. Eğer daha karmaşık yöntemler istiyorsanız birine para verip ona karalatabilirsiniz ya da birine para verip ona başka birine para verdirip karalatmasını söyleyebilirsiniz. Eğer mesaj bilgisayar üzerinden gönderiliyorsa o zaman karalamak pek işe yaramaz. Gizlice alıcının evine girip bilgisayarından mesajını silebilirsiniz mesela ama bu durum, konut dokunulmazlığının ihlali suçunu işlemiş olacağınızdan, felsefeden boncuktan kuş yapımına doğru bir kariyer değişimine yol açabilir. Mesajı sansürlemek için bilinen en iyi yöntem bağırmaktır. Mesaj sözlü olarak iletiliyorsa bağırarak duyulmasını engelleyebilirsiniz. Ses havada titreşim ile iletilir ve siz eğer doğru frekans ve şiddette bağırırsanız bu titreşimleri ve dolayısıyla mesajı değiştirebilirsiniz. Hem de bedava ve yasal bir yöntem. Peki yazı ile iletilen mesajlarda? Onlarda da yazı yazılırken bağırarak hasmınızın dikkatini dağıtıp onun yerine istediğinizi yazabilirsiniz veya bağırarak okuyanın dikkatini dağıtıp ona daha önceden hazırladığınız metini verebilirsiniz. Bilgisayar ile gönderilen iletilerde ise durum biraz farklı. Zira bilgisayar başında mesaj okuyan adamın dikkatini yanında bağırarak dağıtsanız bile monitörü söküp götüremezsiniz. Anlar adam. Ama bilgisayarların da bir zayıf noktası var genelde evde bulunurlar. O yüzden böyle bir durumla karşılaşınca yapılması gereken yan odadan bağırmaktır. Hasmınız yanınıza geldiğinde üstünüze gardırop düşmüş numarası yapabilirsiniz. Daha sonra sizi hastaneye götürmesini isteyebilirsiniz. Bu şekilde mesajı okuması mümkün olmayacaktır. Bağırmanın diğer bir güzelliği ise bildiğiniz gibi bedava olması. Kanalı bir dahaki yazıda inceleyelim çok uzun oluyo o zaman yazılar millet okumuyo. Aslında kısa olunca da okunmuyor ama olsun.

10 adımda felsefe

14.) Sansür
İyi bir felsefeci sansürün ne olduğunu ve ne amaçla yapıldığını kavrayabilmelidir. Felsefe falan yaparken bayağı bi yararı olur bunun. Hatta bazıları sansürün yemek pişirme, perde takma gibi ev işlerini yaparken de işe yarayacağını söylüyor. Bence spekülasyondan ibaret. Neyse konumuza dönelim, eğer sansürü doğru şekilde kullanmazsak sansürlemeye çalıştığımız ibareleri daha dikkat çekici hale getiririz ki bu da istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Sansürü anlamak için önce iletişimi anlamalıyız ama biraz anlamalıyız öyle aşırı anlamaya gerek yok. İletişimin 4 temel öğesi vardır. Kaynak, mesaj, kanal ve alıcı. Sonuç bu 4 öğenin hangisini nasıl sansürlediğinize göre değişir. Sırayla inceleyelim.



14a.)Kaynak

Kaynak ya da gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir. (Direkt Vikipedi'den kopyaladım. Biraz pişmanım ama çok değil.) Kaynağı sansürlemenin birçok yolu vardır, basitçe öldürebilirsiniz, iletişim kuramayacak hale getirebilirsiniz ya da şantaj yapabilirsiniz ama felsefe kariyerinize mahpusta boncuktan kuş yaparak devam etmek istemiyorsanız önermem. biz yasal olan yollardan bahsedelim. Kaynağı sansürlemek için önce kaynağı anlamak lazım. Niye iletişim kurmak istiyor? Bundan kârı ne olacak? Bunu başka bir şekilde temin edebilir mi? Fakat bunları yapmak hem uzun sürer hem de kendinizi empati adı verilen bir bataklığa saplanmış halde bulabilirsiniz. Adama hak verirseniz onu nasıl sansürleyeceksiniz ki? O yüzden kaynağı anlama kısmını geçelim. Anlamaya gerek yok. Kaynağı sansürlemenin etkili yollarından birisi bağırmaktır. Yeterince şiddetli ve uzun süre bağırırsanız insanlar bir süre sonra oradan uzaklaşır hem de bağırdığınız için hapse girmezsiniz. Bedava olması da ayrı bir güzelliği. Bağıramıyorsanız düdük de olur ama o paralı.



2 Haziran 2017 Cuma

Bazen

Her cümle büyük harfle başlamak zorunda mı? Özel isimlere gelen ekleri kesme işareti ile hep ayırmalı mıyız? Özel isimler içeriklerinden değil de sırf yapılarından dolayı büyük harfle başlamayı hak ediyorlar mı? Her cümle yazım kurallarına layık mı gerçekten? Her cümle doğuştan buna sahip olduğu için büyük harfle başlamak o kadar da önemli değil mi yoksa? İmla kuralları da hak edilmeli bence. Büyük harfle başlamayı hak etmeyen cümleler var bana göre. Bırakın büyük harfi ve noktayı, boşluk bırakmayı bile hak etmeyen cümleler var dünyada, fakat fark etmiyor. Cümlenin içeriğine bakmıyoruz maalesef. Eğer cümlelerin içeriklerine göre kullansaydık imla kurallarını daha adil olurdu... Ama o zaman da karışıklık çıkmaz mıydı? Çıkardı muhtemelen. Çıksın da zaten, adalet olmayan yerde düzen olsa ne olur? Böyle yapmamışız ama. Demek ki biz düzenin devam etmesine adaletten daha fazla önem veriyoruz. Göze o kadar da batmıyorsa haksızlık önemli değil, güzel gözüktüğü sürece ufak tefek haksızlıklar kabul edilebilir. Hatta bizi üzmediği sürece, ne kadar büyük olursa olsun, kötülüğün önemi yok. Haksızlığa sadece bizi rahatsız ettiği zaman müdahale ediyoruz. Diğer zamanlarda umursamıyoruz. Müdahale ederken de amacımız zaten adaleti sağlamak değil. Sadece rahatsızlığımızı gidermek. Adalete ve kötülükten arınmış bir dünyaya ihtiyacımız yok aslında. Bize gereken kötülüğün bizi rahatsız eden kısımlarını törpülemek. Ama hepsini değil, birazı kalmalı ki geri kalan hayatımızda o kısımla uğraşarak aslında iyi biri olduğumuza inandırmalıyız kendimizi. Daha sonra da birtakım kurallar koyarak bu düzenin devam etmesini sağlamalıyız. Böylece hem vicdanımız hem de bedenimiz rahat olur, ta ki bu kuralları sorgulamaya başlayana kadar. O zaman fark ederiz bazı şeylerin yanlış olduğunu, ve daha sonra elimizde iki seçeneğimiz olur: Ya aynı şekilde yaşamaya devam edeceğiz ya da bir şeyleri düzeltmeye çalışacağız. Açıkçası hangisini seçersek seçelim sonucun değişeceğini zannetmiyorum. Sonuçta noktadan sonra yine boşluk konacak, tüm cümleler yine büyük harfle başlayacak. O yüzden gelin bir imla kılavuzu da siz tekmeleyin. Noktadan daha güçlü olduğumuzu tüm dünyaya gösterelim. 

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...