2 Mayıs 2015 Cumartesi

Yıldırım

Acaba yıldırımlar saygımızı hak ediyorlar mı?(Genelde yazıya sonunu tasarlamış olarak başlarım, orta kısım bir şekilde halloluyor zaten ama bu sefer biraz farklı. Sonunu belirlemedim bu sefer. Peki niye? Çünkü üşendim. Keşke daha karizmatik bir cevabım olsaydı fakat sizin de fark ettiğiniz gibi yok. Bir düşünün lütfen, gerçekten de üzerinde tartışmak istediğiniz konu bu mu? Bence de hayır. Güzel o zaman.) Yıldırım derken şimşeği de kastediyorum bu arada. Yıldırım nedir? Yıldırım elektrik zıplamasıdır. Buradaki esas sorun elektrik zıplıyor mu yoksa ağırbaşlı bir şekilde taşınıyor mu onu ayırt etmektir ama bildiğiniz gibi bu blogda sorunlar değil çözümler konuşulur.  Şimdi yıldırım düşmesi falan böyle bayağı artist bi olay. İnsan buna bakıp "Acaba neden böyle oluyor." diye düşünüyor. Tüm bu olanların bir nedeni olsa güzel olmaz mıydı? Yaprak yere yerçekimi yüzünden değil de toprağı özlediği için düşseydi güzel olmaz mıydı? Ya da sabunlar tükendikçe sevinseydi hayat daha renkli olmaz mıydı? Zaten gerçekler sıkıcı olmasaydı romanlar, şiirler ve filmler de olmazdı. Eğer gerçekler seni yeterince eğlendiriyorsa ne diye kafanda yeni şeyler kurgularsın ki? Uğraşmazdı kimse böyle işlerle. Aslında tam emin değilim muhtemelen bir iki manyak çıkardı uğraşan. (Şimdi adamlara manyak dedim ama var olmayan  bir dünyadaki var olmayan birkaç adamı manyak sıfatıyla betimlemem ahlaki açıdan yanlış mı bilmiyorum. Bence değildir.) Can sıkıntısı da garip: Bazı insanlara roman yazdırırken bazılarını uyutuyor. Yıldırım konusuna geri dönmeyelim bence zaten onlar da bulutlara geri dönmüyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...