29 Haziran 2015 Pazartesi

Satranç öğreniyoruz: 1. Ders

Evet yepyeni bir yazı dizisine başlıyorum bugün. Bu bence çok güzel bir olay ama şimdilik bu konu hakkındaki duygularımı bir kenara bırakıp yazıya geçelim. Satranç öğrenmek önemlidir. Çünkü satranç bilen birisi olursanız çevrenize hava atabilirsiniz. Genelde satranç zeka ile bağdaştırılır, ki bence bu konuda bir sorun yok, dolayısıyla eğer iyi satranç oynuyorsanız çevrenizdeki insanlar sizin zeki olduğunuzu düşüneceklerdir ister istemez. Peki insanların sizin hakkınızdaki düşünceleri gerçekten de önemli mi? İnsan sosyal bir varlıktır. Tek başınıza yapabileceklerinizi birlikteyken çok daha kolay yaparsınız ve bu birliktelikte insanların size yardım etmeye olan hevesi onların sizin hakkınızdaki düşünceleri ile doğrudan ilişkilidir. (Uzun süredir uzun cümle yazmıyordum. Uzun cümle kurmak insanı mutlu ediyor öte yandan az önce başı ile sonu alakasız ve tamamen saçma bir eser ortaya çıkarmış olabilirim. Umuyorum ki öyle değildir.) Einstein okumasaydı da fırıncının yanına çırak verilseydi aynı bilimsel çalışmaları ortaya çıkarabilir miydi? Cevabı bilmiyorum ama daha çok zorlanacağı kesin.(Kesin değil mi ki? Ben de şüpheye düştüm şimdi. Kesin demeyelim de büyük ihtimalle diyelim o zaman.) Neyse bu sefer satranca giremedim ama neden önemli olduğu konusunda bir iki fikir edinmişsinizdir. Bir dahaki sefere artık.

12 Haziran 2015 Cuma

Üretmek

Geçen aklıma geldi, şimdi eğer birisi hayatından memnunsa bunu değiştirmek için çaba harcamaz çünkü adam mutlu zaten. Mutsuz insanlar ise hayatlarındaki bu mutsuzluğu gidermek için çaba gösterir mutlu olmaya çalışırlar. O zaman bilim olsun sanat olsun bir şeyler üretebilmek için mutsuz olmak gerekiyor. Pastör memnun olsaydı dünyanın halinden aşıyla falan uğraşmazdı. Genelde imkanlarımızı mutlu olmak için kullanıyoruz. (Mutlu olma eşiklerimiz farklı bu arada. Kimi bmw alınca mutlu olurken kimisi on binlerce insanın hayatını kurtarınca mutlu oluyor.) Mutsuzlukla çalışıyoruz. Mutsuz olduğumuz sürece üretebiliriz zira. Yani bir şeyler üretmek istiyorsanız mutsuz olmak zorundasınız. Yazıya başlarken, yaklaşık 1(bir) ay önce, böyle düşünüyormuşum şimdi çok malca bir düşünce olduğunu fark ettim. Bence insanı değişime iten güç mutsuzluk(ya da mutlu olma isteği de diyebiliriz.) değil merak duygusu. Bu cümleyi de bir(1) ay önce yazmışım ve şimdi yeni bir şey fark ettim. Merak etmek aslında mutlu olma çabamıza verdiğimiz bir isim. Bir önceki cümleyi bir(bir) dakika önce yazdım ve şu an çok saçma olduğunu görüyorum. O değil de bu yazı nereden baksan 3(3) aylık bir süreçten geçti ama siz onu okurken bunu fark etmeyeceksiniz. Üzücü bir şey bence ama öbür yandan bu yaptığımız gayet doğal. Sonuçlar hemen her zaman sebeplerin önüne geçmiştir. Nihayetinde ağaca baktığımızda kökleri değil çiçekleri görüyoruz. Her ne kadar o çiçekler varlıklarını köklere borçlu olsa da kimse kökleri umursamıyor. Bence kökleri biraz umursamak lazım. Bir şeyin değerini anlamamız için ille de onu kaybetmemiz gerekmiyor. Biraz düşünerek de bulabiliriz genelde. Köklerin de değerini er geç anlayacağız. Kimimiz düşünerek, kimimiz kaybederek.

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...