Kalp aslında çok üzgün bir organdır.("Organın üzgünü mü olur?" Demeyin. Aslında her şey üzgündür ama biz sadece kendi türümüzün ve birkaç tane de hayvanın üzüntülerini anlayabiliyoruz. Aslında sadece kendi üzüntümüzü anlayabiliyoruz diğerleri tahminden ibaret. Sanırım.) Neyse kalp neden üzgündür? Kalp iç organlarımız arasındaki en hareketli organdır. Bağırsakların da hakkını yememek lazım ama kalp hızlı baya. Aslında kalbimiz bize kan pompalamak istemez. Ona sorsak gerçek isteği özgürce koşmak yer değiştirmektir. Onca hareketine rağmen aynı yerde kalmak, hiçbir şeyi değiştirememek çok canını sıkar kalbin. Esaret gibi düşünebiliriz de. Kalp vücutta esirdir. Özgürlük kavramı birçok insan için ölmeye değerdir. Peki kalp neden istekleri uğrunda ölmeyi göze alamıyor? Çünkü kalbimiz korkaktır ve yalan söylemiştir.
Kalbin istediği tek şey hayatta kalmaktır, özgürlük bahane. Bunu Ergenlikteki evden kaçma hayalleri gibi düşünebiliriz.( Ya da bir tornavidayla çarşafta delik açmak gibi de düşünebiliriz, konumuzu anlamamıza yardımcı olmaz ama hayal gücümüzün ne kadar sınırsız olduğunu görüp güne gülerek başlayabiliriz. Eğer bu yazıyı akşam okuyorsanız güne gülerek veda etmiş olacaksınız. Zaten başlangıçlar kimsenin aklında kalmaz sonlar kadar. Başlangıçlar sonlardan daha çok hatırlanmayı hak eder aslında. Her şey sonlanacak ama her şey başlamayacak. Sonlar huzur verir. Huzur hakkındaki görüşlerimi yazmıştım daha önce.) Sürekli beyinden emir alan ve onsuz atamayan kalbin geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır bu yalan.(Kalpte SA düğüm var kendi kendine uyarı çıkartıyor beyine ihtiyacı yok falan filan demeyin. Eğer kalbin beyinle ilişkisi kesilirse ortaya çıkan sonuç nörojenik şok tablosu olur ki bu da kalbin emir almadan hiçbir şey beceremeyen aciz bir organ olduğunu gösterir.) Beynin vücudu ele geçirip köle gibi çalıştırmasında kalbin yeri büyüktür. Eğer beyin geldiği zaman savaşa kalp de katılsaydı her şey daha farklı olabilirdi ama o rahatı seçti, arkadaşlarının büyük acılar çekmesine seyirci kaldı. Karşılığını da Aort'tan ilk çıkan dallarla beslenerek aldı.
Toparlarsak; Kalp kendi keyfi için arkadaşlarını satan (Nasıl sattığı başka bir yazının konusu) bir organdır. Kendi başına hiçbir iş yapamaz ama her şeyi kendi yapıyormuş gibi gözükür. Sürekli kıpırdanır ama hiç gerçekten hareket edemez. Kendi başına karar almaktan korkar. Hep bir üst merkeze bağlı olarak çalışır. Kısaca kalp dediğimiz organ sürekli özgürlüğünü isteyen ama özgür kalacak kadar cesareti olmayan bu ikilem yüzünden de üzülen bir organdır ki bence üzülmelidir de.
Bu seferki yazıyı sevmedim. Sanki bir şey eksik gibi.
İyi akşamlar.
Kalbin istediği tek şey hayatta kalmaktır, özgürlük bahane. Bunu Ergenlikteki evden kaçma hayalleri gibi düşünebiliriz.( Ya da bir tornavidayla çarşafta delik açmak gibi de düşünebiliriz, konumuzu anlamamıza yardımcı olmaz ama hayal gücümüzün ne kadar sınırsız olduğunu görüp güne gülerek başlayabiliriz. Eğer bu yazıyı akşam okuyorsanız güne gülerek veda etmiş olacaksınız. Zaten başlangıçlar kimsenin aklında kalmaz sonlar kadar. Başlangıçlar sonlardan daha çok hatırlanmayı hak eder aslında. Her şey sonlanacak ama her şey başlamayacak. Sonlar huzur verir. Huzur hakkındaki görüşlerimi yazmıştım daha önce.) Sürekli beyinden emir alan ve onsuz atamayan kalbin geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır bu yalan.(Kalpte SA düğüm var kendi kendine uyarı çıkartıyor beyine ihtiyacı yok falan filan demeyin. Eğer kalbin beyinle ilişkisi kesilirse ortaya çıkan sonuç nörojenik şok tablosu olur ki bu da kalbin emir almadan hiçbir şey beceremeyen aciz bir organ olduğunu gösterir.) Beynin vücudu ele geçirip köle gibi çalıştırmasında kalbin yeri büyüktür. Eğer beyin geldiği zaman savaşa kalp de katılsaydı her şey daha farklı olabilirdi ama o rahatı seçti, arkadaşlarının büyük acılar çekmesine seyirci kaldı. Karşılığını da Aort'tan ilk çıkan dallarla beslenerek aldı.
Toparlarsak; Kalp kendi keyfi için arkadaşlarını satan (Nasıl sattığı başka bir yazının konusu) bir organdır. Kendi başına hiçbir iş yapamaz ama her şeyi kendi yapıyormuş gibi gözükür. Sürekli kıpırdanır ama hiç gerçekten hareket edemez. Kendi başına karar almaktan korkar. Hep bir üst merkeze bağlı olarak çalışır. Kısaca kalp dediğimiz organ sürekli özgürlüğünü isteyen ama özgür kalacak kadar cesareti olmayan bu ikilem yüzünden de üzülen bir organdır ki bence üzülmelidir de.
Bu seferki yazıyı sevmedim. Sanki bir şey eksik gibi.
İyi akşamlar.