21 Temmuz 2014 Pazartesi

10 adımda felsefe

5.c.) Su ve Yemek
Su ve yemek bulmak çok önemlidir çünkü su bulamazsanız ölürsünüz, yemek bulamazsanız da ölürsünüz ve felsefenin ilk kuralı  "Ölüler yapamaz." dır yani iyi bir felsefeci olmak istiyorsanız sağ kalmanız lazım. Peki nasıl? Vahşi hayatta su ve yiyecek bulmak sanıldığı kadar zor değildir. Sadece birazcık beyin gücü ile su ve yiyecek temin etmeniz hiç de zor olmayacaktır. Tamam belki biraz abarttım ama cidden zor değil. Öncelikle su: su olmazsa ölürüz çünkü su olmazsa ölürüz. Su bir maddedir bu da demek oluyor ki fizik kurallarına tabiidir. Öncelikle eylemsizlik: su eylem yapmaz durur o yüzden suyun size gelmesini beklemeyin siz suya gidin. "Peki yağmur ne oluyor?" diyebilirsiniz ama yağmur yağarken suyun mu aşağı indiği yoksa dünyanın mı yukarı çıktığı konusu hala tartışmalıdır. O yüzden beni haklı kabul edelim mi? Edersek sevinirim. Evet ikinci olarak etki-tepki: eğer suya vurursanız su da size vurur, eğer suyu ararsanız su da sizi arar ama hareket edemediği için sizi araması hiçbir işe yaramaz. Beyni olmayan varlıkların istekleri hayatınıza yön vermemeli. Neyse peki nasıl bulacağız? Eğer yeterince kazarsanız su bulursunuz. Bulunduğunuz mevkiye göre 5 ile 150 metre arası yapacağınız kazılar size suyu getirecektir, aynı zamanda suya da sizi getirecektir ama bu önemli değil. Yemek nasıl bulacağız? Aynı suyu bulur gibi, yeterince derin bir çukur kazıp bekleyeceğiz. çukuru göremeyen hayvanlar düşüp, hayvan formundan çıkarak sizin günlük enerji ihtiyacınızın bir kısmı (şanslıysanız hepsi) haline gelecektir. Gördüğünüz üzere çukur kazmak su ve yemek bulmak için en faydalı yöntemdir. Ayrıca çok da zevklidir. Siz hiç depresyona girmiş bir kürek gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü çukur kazmak çok zevkli.

15 Temmuz 2014 Salı

Neden böbrek?

Nefronlar nöronlar tarafından sürekli ezilmişlerdir. Hak ettikleri değeri onlara göstermiyoruz. Nöronlar gibi nefronlar da bölünemeyecek kadar kompleks hücrelerdir, yeniden oluşamaz ölen nefronlar. Ayrıca tek böbreğin bize yetmesine rağmen iki böbreğimiz var çünkü her zaman önemli olanlar yedeklenir. Ayrıca beyinden çıkan emirler ilk başta bozuktur. Beyinciğe uğrayıp düzenlenmesi gerekir. Böbrekler için böyle bir gereklilik yoktur. Kendi işini kendi yapar. Aslında bir sürü nedeni var. Peki neden beyin daha önemli bir organ gibi geliyor bize? Çünkü beynimiz bize sanki bir şeyleri değiştirebilirmişiz gibi sanmamızı sağlıyor. Hoş değil tabii ki bu durum. Aslında bir durumun hoş olup olmaması bakış açısından çok etkileniyor. Tavuk döner de tavuklar için hiç hoş bir durum değil. O zaman her şey iyidir diyebiliriz ya da aynı şekilde her şey kötüdür de diyebiliriz. Yani bir olayın iyi ya da kötü olduğu konusunda yorum yapmak tamamen lüzumsuzdur. (Bir olayı kendi bakış açınıza göre değerlendirmek ile onu iyi ve kötü olarak yaftalamak ayrı şeyler bu arada.) Tekrar o zaman iyi ya da kötü yoktur sadece eylemler vardır da diyebiliriz. Bir arkadaş demişti böyle bir şeyi aslında mantıklı da gibi. Hepsini dememişti de birazını demişti ama ne kadarını ben uydurdum ne kadarını o dedi hatırlamıyorum. Zaman geçtikçe bazı sınırlar belirsizleşiyor biraz öte yandan bazı sınırlar da bir o kadar keskinleşiyor ama önemli olan bu değil, önemli olan nefes alıp vermeye devam etmek.(Bu arada Tüm hayati işlevlerimiz otomatik iken nefes almak neden kontrol edilebilir? Diyaframın bu asiliği nereden geliyor? Neden otonom sinir sistemine karşı çıkmış?)

11 Temmuz 2014 Cuma

Ciddiyet

Ciddiyet çok komik bir şey bence.


Bunun var olduğu bir gezegende insanların ciddi olmaya çalışması garip.

Bi de bu var.

9 Temmuz 2014 Çarşamba

10 adımda felsefe

5.b.) Ateş
Ateş çok önemlidir çünkü günlük hayatta vücut ısımız sıcaklık molekülleri sürekli vücudunuzdan dışarı kaçtığı için düşer. Ateş ise bu sıcaklık moleküllerini korkutarak onların vücut içinde kalmasına sağlar. Ateş nasıl yakılır peki? Eğer yanınızda çakmak, kibrit falan varsa işiniz kolay. Eğer yoksa yakınlardaki bir büfeden temin edebilirsiniz. Bulunduğunuz bölgede büfe olmayabilir, telaş yapmıyoruz. Yanınızda büyüteç taşıyabilirsiniz ya da gözlüğünüzü kullanabilirsiniz. Hipermetropsanız tabii ki, miyopların gözlüğü işe yaramaz.  Yanınızda gözlüklü bir hipermetrop arkadaş taşımak vahşi doğada hemen her koşulda ateş yakabilmenize olanak sağlayacaktır. Hipermetrop arkadaşım yok diye üzülmeyin, imdadınıza cep telefonunuz yetişiyor. Tek ihtiyacınız olan telefonunuza dandik bir batarya takın ve şarj edin. Telefon patladığında ortaya çıkan enerjiyi kuru dallara kanalize etmek ateş yakmanıza olanak sağlayacaktır. Ateşi yaktıktan sonra resimdeki gibi etrafını taşla çevirmeyin. Bu ateşin etrafa yayılmasını engeller. Kim daha fazla ateş istemez ki? Hem etrafınız yanarsa etrafı görmeniz de bir miktar kolaylaşır. Size hiçbir şey olmaz zira kaplumbağa yatağınız tehlike olduğu zaman otomatik olarak harekete geçecek ve sizi oradan uzaklaştıracaktır. İşte kaplumbağa yataklarının bir avantajı daha. (Kaplumbağa yatağından öbür yazımda bahsetmiştim.) Unutmayın doğru yakıtı kullandığınız sürece her şey yanabilir. Buna hayaller, umutlar, cesaret ve gergedanlar dahil. Yalnız sonuncusunu yakmanızı önermem yazık hayvana, öbürlerini zaten sürekli yakıyoruz. Bazen bizimki bazen başkalarının.

8 Temmuz 2014 Salı

10 adımda felsefe

Arkadaşlar 2 adımı zaten atmıştık geriye 8 adım kalıyor. Felsefe yapacaksanız söyledikleriniz "anlamadım ama biraz uğraşsan anlarım galiba" hissi oluşturmalı karşı tarafta. Artık kendi özlü sözlerinizi üretmenin zamanı geldi. Özlü söz yerine aforizma da diyebiliriz aslında daha artistik gözüküyor. Peki özlü söz yazarken nelere dikkat etmeliyiz? Öncelikle "Az her zaman çoktur". Lastikler ne kadar uzun olursa o kadar uzarken özlü sözlerde bu terstir. Ne kadar kısa olursa o kadar çok anlama gelebilir. Bazılarına bu güzel bir şeymiş gibi gelebilir. Bana göre bu Helikopterden adam taramak gibi bir şey. Sık gitsin elbet bir mermi denk gelir. Esas ustalık ise keskin nişancı tüfeğiyle adam vurmaktır. Bir cümle ne kadar az anlama gelirse o kadar çok değerlidir. Neyse konumuza dönelim; tek cümlelik özlü sözlerle başlayalım. İçine bir miktar zıtlık ve biraz benzetme katarak bir sürü özlü söz oluşturabiliriz. "Gecenin en aydınlık tarafı gibiydin hayallerimde." Yok bu biraz şiir gibi oldu. Bu tavsiyeyi boş verin başka bir şey deneyelim. İçine zıtlık ve benzetme değil de koşul ve kesinlik katalım. " Yazı yazacaksan; yazın yaz." Neyse... Artık deneye deneye bulursunuz doğru düzgün özlü söz yazmayı çok da şey değil aslında. Bence bu 2-3 adım sayılır.
5. adıma geçelim. Bir felsefeci vahşi doğada hayatta kalabilmelidir. Neden peki? Çünkü ölürseniz felsefe yapamazsınız. Vahşi doğada hayatta kalma ipuçları verelim birkaç tane; İlk olarak vahşi hayvanlarla entelektüel tartışmalara girmeye çalışmayın, onların dişleri sizin beyninizden daha sert. Tamam felsefenizi her fırsatta göstermek istiyor olabilirsiniz ama acılı bir ölüm istemiyorsanız hayvanlarla tartışmayın. Hayatta kalmanın 3 temel kuralı vardır; Yatacak yer, ateş, su, yiyecek ve matematik.

5.a) Yatacak yer:
 Vahşi hayatta yatacak yer bulmak çok önemlidir. İyi bir yatak sizi hem fiziksel hem de zihinsel olarak dinlendirirken, dosta güven düşmana korku verir. Unutmayın ki siz besin piramidinin en üstündeki canlısınız. Avcılık sizin genlerinizde var. Boyutunuza göre 10 ile 20 arası kaplumbağayı birbirine bantlayarak hareket eden bir yatağa sahip olabilirsiniz. Yorgan ve çarşaf olarak ölü yosunları kullanabilir ve konforunuzu 2 hatta 3 katına çıkarabilirsiniz. Yalnız yosunların ölü olmasına dikkat edin zira canlı yosunlar gündüz fotosentez gece solunum yaparlar. Gündüz ürettikleri oksijen sizi ateşli silahlara karşı savunmasız bırakır zira oksijen yanıcı bir gazdır. Geceleyin ürettikleri karbondioksit ise sizi boğar. Yosunları nasıl öldürebiliriz? Suda boğma yöntemi çok işe yarayan bir yöntemdir. Şöyle düşünün sizi yarım saat suyun altında tutsak ölür müsünüz? Ölürsünüz. Yosunlar nasıl sizden daha güçlü olabilir ki? Onları 15 dakika suda bekletmek hem yosunları öldürecek hem de yosunlara hacim verecektir. Bunlarla uğraşmak istemiyorsanız yanınızda şişme yatak taşıyabilirsiniz. Tabii ki şişirmek için hava pompası, pompayı çalıştırmak için ise bir jenaratör ve biraz benzini de çantanızdan eksik etmemelisiniz.

Diğer kısımlara başka bir yazıda devam ederiz.
İyi günler.

Gece

İyi günler,
Arkadaşlar bugün birçoğumuzun yanlış bildiği bir kavram hakkında yazı yazmayı planlıyorum ama taktir edersiniz ki hayat her zaman planladığımız şekilde gitmediği için yazının içeriği hakkında yazıyı yazmaya başlamadan görüş belirtmem yanlış olur. Genelde cümlelerin uzunluğu ile okuyucuların okuma isteği arasındaki ilişki birisinin artmasıyla öbürünün azalması olarak tanımlayabileceğimiz ters orantı olduğu için yazdığım cümleler ne kadar uzun olursa o kadar okuyucu kaybetmiş olurum. Tahminimce buraya gelen yirmi kişi falan kalmıştır. Teşekkür ederim buraya kadar okuduğunuz için. Konumuza geçelim; Çok karıştırılan kavramlardan birisi de gece ve gündüzdür. Genelde gece örten saklayan bir şey olarak tarif edilir. Gündüz ise tam tersi hisler uyandırır bünyede.( En azından bence öyle.) Gerçekse farklıdır. Gizleyip örten gündüzdür aslında. Ufak bir deney ile destekleyeyim görüşümü. Gündüz dışarı çıkıp görebildiğiniz en uzak şeyi bir yere not edin sonra aynısını gece yapın. Gündüz Şehrin öbür ucunu görebilirken; geceleyin bir en fazla 2 sokak ötesini görebilirsiniz. Demek ki gündüz daha çok şey görebiliyoruz dolayısıyla ben yalan söylüyorum.
Yanlış. Geceleyin görebildiğimiz en uç nokta yıldızlardır. Kimi bisürü ışık yılı uzak, kimi çoktan ölmüş yıldızları görürüz. Ölmüş yıldızları görebilmek büyük bir başarıdır bence.  Gündüz sadece etrafımızı görürken geceleyin geçmişi görürüz. İnsanın üstüne gece çöken üzüntü hissinin nedeni de budur: Geçmiş ile yüzleşmek,geceleyin ölmüş yıldızlarla beraber bir daha tekrarlamayalım diye beynimizin kaydettiği tüm hataları da görürüz. Hatalarımızı unutmak onları hatırlamaktan daha çok acı vereceği için unutmayız. Bunun sonucunda birazcık üzülmek bence gayet iyi bir fiyat. Muhtemeldir ki burayı okuyanların çoğu 30 yaşından küçük. Zaten 30 seneye de insanı yatakta cenin pozisyonunda ağlatacak kadar hata sığdırmak zordur. Eğer ola ki böyle bir şeyi başardınız, ağlayın artık napıyım beş on seneye geçer onların acısı. Koskoca yıldızlar yok oluyor, birkaç anının verdiği üzüntü de yok olabilir. Artık gece ve gündüze daha farklı bakmanız dileğiyle.
İyi geceler.

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...