19 Aralık 2018 Çarşamba

10 adımda felsefe

14c.) Kanal

İletişimin gerçekleştiği ortama kanal denir. (Yine Vikipedi'den kopyaladım. Pişmanım.) Kanalı sansürlemek kanal aracılığıyla mesajı sansürlemekten farklıdır. Mesajı engellemeniz yetmez direkt olarak ortamı ortadan kaldırmanız lazım. Yanınızda ufak bir cep kara deliği taşıyorsanız bu sizin için hiç de zor olmayacaktır. Eğer yoksa üzülmeyin zira başka yöntemler de var. Evet tahmin ettiğiniz gibi bağırmak burada da işe yarar ama bu seferkinin çalışma prensibi birbiri ile ilişkili enlemesine uzanan 4 adımdan oluştuğu için burada açıklamayı uygun bulmuyorum. Ufak bir ipucu veriyim hasmınızın kulağına "Kanalıma hoş geldiniz, abone olmayı unutmayın" diye bağırmak 3. adım. (Şahsen ben birinin kanalına hoş geldiysem abone olmayı unutmam.) Peki başka yöntemler var mı? Elbette var öncelikle İngilizce öğrenmemiz gerekiyor. Daha sonra CERN'de çalışan bir bilim adamını, kanalına abone olmayı da unutmayarak, size bir kara delik yapma kiti vermesi için nazikçe ikna etmeniz gerekiyor. Buradaki önemli kısım nazik olmak. Çünkü yabancı insanlar bazı konularda hassaslar, eğer nazik olmak yerine bir harf atlayıp nazi olursanız (ki sık karıştırılan bir durumdur.) o zaman sevimli dostlarımız boncuktan kuşlara merhaba dersiniz. O yüzden "K" harfi önemli yanınızda yedek 2-3 tane götürün. Yanınızda götürdüğünüz her bir k harfi sizi mahpustan ve sevimli dostlarımızdan uzaklaştıracaktır ama dikkat edin eğer yanınızda çok k harfi varsa o zaman "KKK" olur ki o da tekrar boncuk kuşlar demek. Zaten yurt dışında yaşamanın en zor kısmız k harfi dengesidir. Onu tutturdunuz mu gerisi kolay. Aslında birkaç harf daha var önemli olan ama onlar için ayrı bir rehber gerekeceği için burada bahsetmeye gerek yok.

Yarım

Başlık bulmak çok zor yav. Sanki başlığı bulsam yazıyı yazmak çok kolay olacakmış gibi geliyor. Başlamak gerçekten önemli. "Başlamak bitirmenin yarısıdır" diyorlar. Katılmıyorum. Bence bitirmek bitirmenin yarısıdır. Bir iş bittikten sonra kontrol etmek, ayrıntıları düzeltmek falan filan daha bi sürü şey var yapılacak o yüzden bitti deyince bitmiyor bazen. İnsan beyni de buna benzer çalışıyor. 3 yaşındaki bir çocuk beyninde 20 yaşındaki bir adamdakinden daha fazla sinaps vardır ama gelin görün ki o fazla sinapslar bir işe yaramıyor. Üçgen bile çizemiyolar yav.(3 yaşındaki bir çocuk üçgen çizemez evet. Google'dan da bakabilirsiniz. Sinaptik budanmaya da bakın hazır google açıkken.) Beynin oluşumu bittikten sonra beyindeki gereksiz birtakım sinir hücreleri ve bağlantıları budanıyor ve bu sayede biz üçgen çizebiliyor ve görece önemsiz birtakım işlevleri daha yerine getirebiliyoruz. Bu nedenle başlamak değil bitirmek bitirmenin yarısıdır. Bu arada şimdi fark ettim bu seferki yazıya soru sorarak başlamamışım. Genelde soru sorarak başlıyordum ama bir problemim olunca soru sormayı bırakmışım. Sorular sorun çıkınca sorulmaz mıydı? Evet bence de öyle. O zaman bir sorundan bahsettiğim bu yazıda neden hiç soru sormadım? En azından bu durumu sorgulayana kadar sormadım. Demek ki soruların amacı sadece sorunları çözmek değil. Bazen sorular sorun çıkarmak için sorulur. Başka bazen de sorunlar soru indirmek için çıkarılır.(Ters mantık her zaman çalışmıyormuş onu denedim. Son cümleyi dikkate almanıza gerek yok.) Yazımızı az önce bulduğum bir özlü sözle sonlandıralım. "Başlamak bitirmenin değil haşlamak pişirmenin yarısıdır."

12 Aralık 2018 Çarşamba

10 adımda felsefe

15.) Empati
İyi bir felsefeci olmak için karşınızdaki insanı anlayabilmek gereklidir. Aslında bu sadece felsefe için değil genel olarak daha rahat bir hayat için de gerekiyor fakat o kısımla işimiz yok şimdilik. Empati nedir? Kendinizi başkasının yerine koymak gibi bir şey. Daha fazlası için google var oradan bakarsınız. Neyse konumuza dönelim. Empati yapmak sadece karşıdaki insanı anlamaya yaramaz. Empati doğru kullanılırsa insan ilişkilerini bozan oldukça tehlikeli bir silaha dönüşebilir. Bu dönüşüm 2-3 yolla olabilir. Ben bu yollardan anlatması sıkıcı olanını yazacağım. Empati bir deney sürecidir, empati yaparken kendimizi karşımızdakinin yerine koyup onu anlamaya çalışırız. Buraya kadar sorun yok ama esas mesele buradan sonrası. Şimdi karşımızdakinin ne hissettiğini anladıktan sonra empati yapmayı bitirmemiz gerekir. Çünkü devam edersek bu sefer düşünmeye başlarız "Ben bu durumda olup böyle hissetseydim nasıl davranırdım?" diye ve kendimize göre optimal yanıtı buluruz. Bir sonraki adım kendi kendimize "Bir insan bu durumda böyle davranmalıdır" demektir. Eğer karşımızdaki adam bizim düşündüğümüzden farklı bir şekilde davranırsa bu sefer de "Bu mal neden benim düşündüğüm gibi davranmadı" demeliyiz. Tercihen içimizden ya da en azından karşımızdakinin duyamayacağı bir şekilde. Benim kimseden korkum yok diyorsanız o zaman yüzüne de söyleyebilirsiniz veya tekme de atabilirsiniz. İnsanların birbirine tekme atmasını engelleyen korkudur ve korkularımızdan kurtulmadan gerçekten özgür olamayız. Belki de gerçekten özgür olmamamız gerekiyordur. Umuyorum ki öyledir çünkü öbür türlü attığımdan daha fazla tekme yiyeceğim hakkında ciddi şüphelerim var. 

10 Aralık 2018 Pazartesi

Süzgeç değil

Öncelikle iyi günler, eğer gününüz iyi geçmiyorsa dert etmeyin çünkü sizin gibi daha bir sürü insan var yalnız değilsiniz ama bu sefer de eşsiz olmadığınız gerçeğini kabul etmeniz gerekiyor. Ya yalnızlığı seçeceğiz ya da sıradanlığı kabul edeceğiz, peki başka bir yolu yok mu? Vardır muhtemelen ama esas soru bu değil esas soru bu yolu bulabilir miyiz olmalı bence. O değilde benim buraları bir şekilde süzgeçlere bağlamam lazım. Neyse başlığı değiştirince halloldu. Bu yükten de kurtulduktan sonra artık yolumuza daha hızlı bir şekilde devam edebiliriz. Farklı olmak zorunda mıyız? Ya da birlikte olmak? Sadece kendimiz olsak yetmez mi? İstediğimiz şekilde yaşayıp, keşkesiz ölsek olmaz mı? Sanırım olmaz. Her ne kadar rahatsız edici de olsa bu dürtüler insanı eyleme geçmeye zorluyor. Bu eylemlerin çok büyük bir kısmı gereksiz ve önemsiz olsalar da ufak bir bölümü içinde bulunduğumuz dünyayı iyi ya da kötü bir şekilde değiştiriyor. Değişim her zaman iyi değildir ama durağanlık her zaman kötüdür. O yüzden insan sürekli fikirsel ve eylemsel açıdan değişmelidir ama o zaman da kalıcılığı azalıyor. Bunun neden kalıcılığı azalttığı konusunu açıklamam gerekiyor ama canım hiç yazı yazmak istemiyor. "Eee buraya kadar nasıl yazdın o zaman?" diyebilirsiniz. Başlarını 1 ay önce yazmışım. Son iki üç cümleyi yeni yazıyorum. "O zaman sen de bekle biraz daha yazmak isteyince yaz" da diyebilirsiniz ama hayatım hakkında bana öneri verme hakkınız yok. Sanırım ben bir şeye sinirlenmişim sinirimi de bu yazıyı okuyacaklardan çıkarıyorum. Kusura bakmayın yav bazen oluyor böyle. Bazen insan duygularını zarar verme amaçlı karşısındakine yönlendirebiliyor. itfaiye hortumuyla bir insanı 5-10 metre sürükleyebilirsiniz ya onun gibi. Konsantre ve hedefe yönelik duygularla hasmınızda geçici hasarlar bırakmak mümkün. Bunun nasıl yapıldığını da bir sonraki yazıda açıklarım artık.

Beyaz Eşyaları Tanıyalım: Elektrikli Süpürge

Elektrikli süpürgeler hakkında kitap bile yazılabilir. Bu kitabın sayfalarından da uçak yapabilirsiniz. Çok mantıklı olmaz evet. Bu süpürgeler hakkında bilmemiz gereken birkaç şey var. Ondan önce kendi elektrikli süpürgemden bahsetmek istiyorum. Süpürgemin en iyi yanı çok iyi çekiyor toz moz kalmıyor, en kötü yanı ise çok iyi çekiyor. halıyı falan kapıyo bırakmıyor. Halıya basmadan halıyı temizleyemiyorum. Neyse söylemek istediğim en iyi yanınız ile en kötü yanınız aynı olabilir. Süpürgelerde oluyor en azından. İsteksiz yazınca böyle oluyormuş demek ki. Olsun bazen bu da lazım. Bence.

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...