28 Kasım 2014 Cuma

Et ve kalem

İnsan ölümlü olduğuna göre insanların asıl amacı kendi doğalarına karşı gelip değişmeyecek ve yok olmayacak bir şey yaratmak mı yoksa kendilerine benzeyen değişip yok olan bir şeyler oluşturmak mı? Aslında esas sormak istediğim insan kendi benzerini mi yapmaya çalışır yoksa kendinde olmayanı mı? Bu da bizi esas soruya yönlendiriyor: Resim mi yoksa tavuk döner mi? Resim yaparak kendi doğamıza karşı gelme pahasına sonsuzluğu hedeflemek mi daha iyi yoksa yazgımızla barışıp bizim gibi çürüyüp gidecek olan bir tavuk döner mi yapmak lazım? O zaman insanları amaçları bakımından ikiye ayırabiliriz: Sonsuzu arayanlar ve tavuk dönerciler(İkinci grubun adı biraz daha samimi oldu evet.) Hangisi haklı? Kalıcı bir iz bırakma arzusu sanıyorum ki diğer insanlarda da vardır ama zaman aşındırıyor her şeyi. Dolayısıyla biraz zor. (Bayağı zor aslında.) Ya da ölüme meydan okumayı bırakabiliriz. Kalemleri kıralım kağıdı da yakalım mı? Tüm okulları kapatıp dönerci mi açalım? Yok öyle yapmayalım ama amacımız değişmeyen eserler bırakmak olmasın. Resim yaparken bunu ölümsüz bir eser bırakma amacıyla yapmayalım. Ölümle barışalım ve yok olurken mutlu olalım. Kaydıraktan kayar gibi.(Bi yerlerde açıklamıştım kaydırak, kaybederken sevinmek falan filan aynı şeyleri yazmayım buraya bir daha. İki dakka arayın bulursunuz.) Öte yandan madem ki doğamıza karşı çıkmayacağız bu beyin bizde niye var? İnsan zaten bugünlere doğasıyla savaşarak gelmiştir. Doğaya göre ortalama ömrümüzün 20-30 sene olması gerekiyordu aslında ama biz çalışıp bu sınırı aştık. İçgüdülerimiz bizi karanlığa çekmeye çalışan prangalar mı yoksa aydınlığa ulaştıracak olan ip mi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

10 adımda felsefe

17.) Adımları hızlandırmak Küçükken bir hikaye okumuştum. Adamın biri at arabasını elma ile doldurmuş, yolda gidiyormuş. Bir süre ilerledikt...