17 Nisan 2015 Cuma

Renkler

Yepyeni bir yazı dizisi ile karşınızdayım. Acaba yenisine başlamak yerine önce eskilerini mi tamamlasaydım diye düşünmüyor değilim ama kısa sürüyor bu düşünce sorun yok yani. Bu tür ufak ayrıntıları bir kenara bırakırsak: Renkler ve anlamlarını irdeleyeceğiz.(İrdeleyeceğim mi demeliydim ki? Sonuçta  yazıyı ben yazıyom ama okuyucuya da haksızlık etmemek lazım. Bu yazı benim son satırı yazmamla değil sizin son satırı okumanızla biter.) Hangisiyle başlayalım? Bence genel bir giriş yapalım bu renklerin nasıl ayrıldığını falan filan onlara bakalım. Renklerin isimlendirilmesindeki garipliği fark ettiniz mi? Yeşil demek diğer renkleri soğurup yeşili yansıtan demek. Dışladığı, istemediği rengin adını vermişiz aslında. Yeşil elma aslında kırmızıyı, maviyi kabul etmiştir benliğine ama yeşili istememiştir. Biz de yeşil demişiz ona. Biraz ters bir durum değil mi sizce de? Konuyu siyah ve beyaza getirelim mi? Getirelim hadi: Siyah tüm renkleri kabul eder ve ayrım yapmaz. Beyaz ise hiçbir rengi kabul etmeyip hepsini yansıtır. Bu açıdan bakınca beyaz kibirli siyah ise mütevazi gözüküyor. Peki biz günlük hayatta ne yapmışız? Beyazı temizlik, sağlık, saflık gibi kavramlarla siyahı ise ölüm, keder, üzüntü gibi kavramlarla özdeşleştirmişiz. Siyaha haksızlık ediyor muyuz? Belki de etmiyoruzdur. Aslında siyah ve ölüm birbirine gayet uyuyor sadece sandığınız nedenden ötürü değil. Tüm renkleri kucaklayan tek renk ölümle anılıyor. Her şeyin sonunda ölüm hepimizin ortak paydası olmayacak mı? Bu açıdan bakınca uyumlu gözüküyorlar.( Keşke bu yazıyı gayet vurucu bir son sözle noktalayabilseydim fakat insanlar her zaman istediklerini alamıyor hayattan. Belki de yanlış yerden istiyoruzdur.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazı yazma rehberi: bölüm 5

Öncelikle iyi günler, nasılsınız iyi misiniz? Umuyorum ki her şey yolundadır. Aslında her şeyin yolunda olması bazı durumlarda iyi olmuyor. ...